Sherlock Holmes, 6
Ocak 1854’de doğan Sir Canon Doyle’un yarattığı hayali bir dedektiftir ve
dedektifler içinde en meşhur olanıdır. Doyle’un, Holmes karakterini yaratırken
üniversiteki profesörü Joseph Bell’den ilham aldığı söylenir. Bir zaman sonra
farklı hikayeler yazmak isteyen Canon Doyle, Sherlock Holmes karakterini
öldürmüştür, bu yüzden hayranlarından tepki almış ve diğer hikayelerinde de
başarılı olamayınca Sherlock Holmes karakterini tekrar diriltmiştir. Yazar Doyle’un,
Sherlock Holmes hikayeleri 1887 yılında ilk başta gazetede yayınlanmış, zamanla
kitap halini almıştır. Topladığı ilgiyle, zamanla sinema dünyasında ve
televizyon da yer edinmiştir.
Sherlock Holmes, kendini “Danışman Dedektif” olarak
tanıtır, dünyada bu mesleği yapan ilk ve tek insandır. Holmes, olayları gözlem
yoluyla çözer. Tümdengelim yönteminde oldukça başarılıdır. Sorulara karşılık
aldığı cevapların birbiriyle tutarlı bir bütün oluşturmasına dikkat eder,
yöntemindeki fark; ipuçlarını
biraraya getirip bir çözüm bulmak yerine, elindeki ipuçlarından anlamlı bir
bütüne ulaşmaya çalışmaktır. Bunun yanı sıra kendi kendine yaptığı laboratuar
araştırmaları sonucunda elde ettiği bilgileri tekil olaylara uygular ve normal
bir insanın aklına gelmeyecek her türlü bilgi kırıntısından sonuca ulaşır.
Ve ona göre insan zihni bir çatı katıdır ve insan o çatı katını kendi istediği
mobilyalarla döşeyebilir. “Yalnızca bir
aptal önüne gelen bilgiyi kapar, böylece ona faydası dokunabilecek bilgiler
kalabalıklaşır ya da bir çok bilgi birbirine girer ve o bilgiye ihtiyacı oldu
mu güçlükler yaşar. Ama becerikli usta bir kimse, zihnine ya da çatısına bir
şeyler alırken son derece dikkatlidir.” Bilgi deposundaki tuhaflıklardan
biri de Güneş Sistemini bilmemesidir, Dünyanın,
güneşin çevresinde döndüğünü söylemenin bana ne gibi faydası var? Dünya isterse
ayın çevresinde dönsün, ne benim ne de işim için hiçbir önemi yok.” der
Sherlock Holmes.
İlgisini çeken bir dava
bulduğunda, yoksul ya da zengin ayrımında bulunmaz. Bazen de polis müfettişi
Lestrade yardım ister. Davalarını büyük bir zevkle çözer, yemeden içmeden
kesildiği olur. Karmaşık davalar, onun için eğlenceli bir bulmacadır. Elinde
çözecek bir dava bulunmadığında depresyona girer, kendini eve kapatır. İlginç
davaları çözüme kavuşturmak en büyük saplantısıdır. Hatta “Sherlock” dizisinde
polis memuru, Watson’u, Sherlock Holmes’den uzak durması konusunda uyarırken “Suç, ne kadar garip ise o kadar çok zevk
alır. Biliyor musun? Bir gün, onun için ortaya çıkmak yetmeyecek. Bir gün, bir
ceset bulacağız ve cesedi oraya koyan Sherlock Holmes olacak. Çünkü o bir
psikopat. Psikopatlar sıkılır.” demiştir.
Holmes insanlara pek saygı duymaz, onu tek
ilgilendiren ilginç olaylardır. Özellikle kitaplarında insanlara karşı oldukça
kibar bir konuşması olmasına rağmen, patavatsız olabilmeyi başarır. Dostu Dr. Watson’a ise
herkesten farklı davranır. Düşünmek istediğinde, tek bir kelime etmez ve bazen
kemanını çalar. Holmes, oldukça iyi bir dövüşçüdür de, boks ve eskrim gibi
eğitimler de almıştır. Buna rağmen fiziksel şiddet kullanmayı tercih etmez, çok
zorda kaldığı anlar da kendini bu şekilde kurtarır. Deli gibi bilgili olmasına
rağmen tıp eğitimi almamıştır. Daima mantığına göre hareket eder ve duygularını
çok iyi bastırır.
Ahlak anlayışı, insanlardan
oldukça farklı olsa da herkesin güzelliğine hayran olduğu Irene Adler’e hayran olur. Holmes, Adler’in sadece güzelliğine değil, zekasına da hayran olmuştur. Watson, Holmes’u
tanıdığı için bunun ne basit bir hayranlık, ne de aşk olduğunu anlayabilmiştir. Holmes,
her zaman Irene Adler’dan övgüyle bahsetmiş ve ona büyük bir saygı duymuştur. Irene
Adler’den “O Kadın” olarak bahsetmiştir. Bir diğer karakter ise Sherlock Holmes’dan
yedi yaş büyük erkek kardeşi Mycroft Holmes’dur. İngiliz hükümeti için çalışır,
en az Sherlock kadar zekidir. Ama Sherlock gibi biri değildir, daha sakindir.
Bazen Sherlock, Mycroft’tan yardım ister. Yardımlaşmalarına rağmen,
anlaşamazlar. Mycroft gizlice Sherlock’un her adımını takip eder. Sherlock ise
onu düşmanı olarak görür. Sürekli bir atışma halinde olurlar. Birde Sherlock’un
kötü versiyonu James Moriarty vardır. Matematik dehası olan Moriarty, Sherlock’un
baş düşmanıdır. Sherlock, onun için ”Suçun Napolyonu” tabirini kullanır. Moriarty,
Sherlock Holmes’un, Canon Doyle’u tamamen sardığı bir dönemde oluşmuştur.
Hayali olarak da olsa 221b
Baker Sokağında oturan Sherlock Holmes, psikopat olarak tanımlanmasına karşın “ben yüksek nitelikli bir sosyopatım” demiştir.
İnsanlara, ne kadar tuhaf gelse de büyük bir dehadır. Bazıları onun gerçekten varolduğunu bile düşünmüştür.
Ayrıca “House M.D” adlı dizinin esin kaynağı, Sherlock Holmes olmuştur. Fakat
bunu daha sonra ele alacağım...
Sherlock Holmes müzesi oldukça gerçek ama..;D
YanıtlaSilTabii ki gerçek! "Sherlock Holmes müzesine gitmek" yapılacaklar listemin başındadır :D
Silİnşallah bir gün gidersin^^
SilGerçekten müthiş bir yazı olmuş!
YanıtlaSilHenüz filmlerine başlamasam da Doyle'un 3 kitabını okudum ve gerçekten bu müthiş zekaya hayran kaldım. Filmlerine daha sonra başlayacağım, çünkü kitapla aynı tadı veremez gibi geliyor. Yine de bilmem tabii ki. Her neyse, tam takip edilesi bir blog. ^^
Filmle kitap her zaman aynı olmaz tabii. Ama sinema filmleri daha çok aksiyon ağırlıklı olsa da izlemelisin derim. BBC'nin Sherlock dizisi Ayrı mmükemmeldir :D
Sil